Ana içeriğe atla

FUAT SEZGİN GENÇ BİLİM İNSANLARI ÖĞRENCİ ÇALIŞTAYI

Atatürk Üniversitesi   Hukuk Fakültesi  öğrencilerinin kurduğu  Erzurum  Hukuk Kulübü tarafından düzenlenen Fuat Sezgim  Genç Bilim İnsanları Çalıştayı'nda yeni teknolojiler ve hukuk masaya yatırıldı. 

FUAT SEZGİN GENÇ BİLİM İNSANLARI ÖĞRENCİ ÇALIŞTAYI



Atatürk Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencilerinin kurduğu Erzurum Hukuk Kulübü tarafından düzenlenen Fuat Sezgim Genç Bilim İnsanları Çalıştayı'nda yeni teknolojiler ve hukuk masaya yatırıldı. 
Erzurum Hukuk Kulübü tarafından düzenlenen 'Yeni Teknolojiler ve Hukuk' konulu Fuat Sezgin Genç Bilim İnsanları Öğrenci Çalıştayı'na 10 ayrı üniversiteden hukuk fakültesi öğrencileri sunumlarıyla katıldı. Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Hukuki Düşünce Akademisini temsil eden arkadaşlarımızın çalıştay da sunulan bildiri metnini aşağıda inceleyebilirsiniz.



Yapay Zekâ ve Hukuk


Ömer Faruk AKÇAM, Furkan KARAER, Ahmet Erdal BİNGÖL

Çukurova Üniversitesi


Giriş
Türk Dil Kurumu sözlüğündeki anlamı itibariyle yapay kelimesi;’’ doğadaki örneklerine benzetilerek insan eliyle yapılmış veya üretilmiş yapma suni doğa karşıtı’’ olarak ifade edilmiştir. Zeka;’’ insanın düşünme akıl yürütme objektif gerçekleri algılama yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı, anlak, dirayet feraset, zeyreklik’’ biçiminde tanımlanmıştır. Her iki tanımından şuna ulaşabiliriz. İnsanda var olan zekanın yine suni bir biçimde yapılmış haline yapay zeka diyebiliriz.
Çağımızın endüstriyel devrimlerinin içinde insanlığı olumlu yönde etkileyen en önemli gelişmelerden birisi. Yapay zeka hakkındaki bilgi haznemiz her geçen gün genişlemekte ve bu alanda yeni gelişmeler görülmektedir. Şu an için günlük hayatta kullanılan cep telefonlarında, bilgisayar oyunlarında, ulaşım alanlarında ve daha başka alanlarda da yapay zeka ile karşılaşıyoruz. Ancak bunun teknoloji ile kalmayacağı, ilerleyen zamanlarda sosyal hayatımıza da nüfuz edeceği kaçınılmaz. Sıkı sıkıya rekabet şimdiden başlamış durumda.
Yapay zeka konusunda uluslararası alanda amansız bir mücadele mevcut. Bu değişimin başını çeken ülkeler arasından otonom araç ve drone’lara yoğunlaşan İngiltere, yapay zeka stratejik planıyla ABD, yapay zeka eğitimi ve komisyon çalışmalarıyla Fransa, endüstri 4.0’ın öncülerinden Almanya, Güney Kore ve Çin sayılabilir.
Ülkelerin yanı sıra yapay zeka alanında ulusal ve uluslararası mecraların aldığı karar ve önlemlere değinelim. 2018’de Avrupa Parlamentosu, insan müdahalesi olmadan insanları öldürebilecek otonom silah sistemlerinin geliştirilmesini ve kullanılmasını yasaklayan bir karar aldı. Avrupa Birliği Komisyonu, yapay zeka alanındaki Ar-Ge programlarına 2020 yılına kadar 1,5 milyar euro yatırım yapılacağını bildirdi. Birleşmiş Milletler (BM), yapay zekayla ilgili gelişmeleri ve yaratabileceği tehditleri incelemek için Hollanda'nın Lahey kentinde bir merkez kurdu.

Wuzhen Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre ABD’de 2905 adet sadece yapay zekâ üzerine çalışan şirket var. Çin’de 709, İngiltere’de 366, Hindistan’da 233, Kanada’da 228, İsrail’de 173 ve Almanya’da 160 adet yapay zekâ üzerine çalışan şirket var.
         Türkiye’de yapay zekâ ve derin öğrenme teknikleri araştırmalarının temelleri 1990’ların başlarında Boğaziçi Üniversitesi’nde atıldı. O dönemde bu çalışmaları yapan birçok araştırmacı bu alanda Türkiye’de hem destek bulamamaları hem de iş imkanlarının kısıtlı olması sebebiyle ABD’ye gitti.
Günümüzde üniversiteler ve bazı kuruluşlar bu durumun başını çekiyor. Kalkınma Bakanlığı ile çalışan Koç Üniversitesi, Koç Üniversitesi Yapay Zekâ Laboratuvarını hayata geçirmek için ilk adımları geçtiğimiz dönemde attı. TÜBİTAK sensör, radar, modelleme çalışmaları ile bu yönde çalışıyor.Şu anda da Erzurum Hukuk Kulübü tarafından düzenlenen ‘GENÇ HUKUKÇULAR ÇALIŞTAYI’, Türkiye’de yapay zeka ile alakalı araştırmalar yapıldığının örneğidir.

Hukuki Statüsü
Yapay zekanın etkileri bakımından teknolojik gelişmelerle beraber bazı sosyolojik ve psikolojik bulguların da değişeceği beklenmektedir. Beklenen bu değişmelerin de toplumsal yaşantıya etkisi ile karşı karşıya kalıyoruz.
Toplumsal hayatın en önemli disiplin argümanlarından olan hukuk da bu teknolojik gelişmenin, toplumsal yaşantıya etkilerini disiplinsel bir açıdan cevaplandırmak durumundadır. Hukukun bu olguya karşı üreteceği değişimler içerisinde ise en çok merak edilen konulardan biri de insan haklarıdır. Çünkü çağımızda teknolojik gelişmelerin hukuk açısından ilk olarak ele alındığı durumlardan biri ise insan haklarına uygunluğu ve aykırılığı durumudur. Bu bağlamda yapay zekaya bağlı gelişmelerin insanlığa etkilerinin insan hakları açısından bir sorun oluşturup oluşturmayacağı sorunsalı ele alınmıştır. Özellikle yapay zeka ve robotik çalışmaların iş gücü, çevre kirliliği, eşit ücret gibi insanların sahip olduğu haklara etkileri ciddi bir tartışma konusu oluşturacağı düşünülmektedir.
Kişiler hukuku açısından temel sorun yapay zekaya sahip robotun bir gerçek kişi mi, tüzel kişi mi, eşya mı veya ayrı bir robot hukukuna mı göre statüsünün belirleneceğidir. Bu statünün belirlenebilmesi için yapay zekanın hak ve fiil ehliyetine sahip olacağına karar vermek gerekir. Şu anda mevcut yapay zekaların ayırt etme gücünün zayıf olması sebebiyle fiil ehliyetinden mahrum olduklarını söyleyebiliriz. Ancak statü sorununa dönecek olursak, Avrupa Parlamentosu tarafından bir öneri verildi; yapay zekaya sahip robotlara ‘Elektronik Kişi’ adı altında üçüncü bir kişilik atfedildi. Buna göre kişilik, tüzel kişiliğe benzer biçimde sicil kaydı ile kazanılacaktı ve yapay zeka, belirli hak ve ödevlere sahip olabilecekti.
Diğer bir görüşe göre yapay zekayı eşya ile kişilik arasında konumlandırmaktır.
Son görüşe göre hukukun temeli olan Roma Hukukundan esinlenildi. Buna göre yapay zeka modern köle olacaktı ve efendileri adı ve hesabına hareket edecekti.
Günümüzde yapay zeka hususunda muhtelif ülkeler gerekli altyapı hazırlıklarını sürdürmekte, hukuki ve mevzuatsal zeminini oluşturmaktadır. Küreselleşmenin ve sosyal medyanın etkisiyle yapay zekanın ülkemiz gündemini meşgul etmesi de an meselesi olup altyapısal gerekliliklerin ülkemizde de ortaya çıkacağı muhakkaktır. Bu altyapısal gerekliliği öngörmüş olmanın bilinciyle ülkemizde de söz konusu husus hakkındaki mevzuat çalışmalarının ertelenmeksizin başlatılması bir zorunluluktur. Bu çalışmaların yapılması sürecinde yukarıda da değinmiş olduğumuz muhtemel ihtiyaçlar, gelişen teknolojik çalışmalar, sorumluluk boyutları, diğer ülkelerdeki mevzuat çalışmaları da göz önünde bulundurulmalıdır. Kaynaksal perspektifte gerek ülkemiz doktrininde gerek uluslararası doktrinde yapılmış olan çalışmalardan faydalanılmalı. Bu hususta üniversitelerde gerek lisans gerekse de lisansüstü seviyede uzmanlık eğitimleri oluşturulmalıdır. Nihayetinde ülkemiz yapay zekanın mevzuatsal boyutuna her anlamda hazır olmalıdır. 
   

Yorumlar